Birr kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk, günahsızlık gibi mânalarda kullanılmıştır. Aynı kökten gelen berr ise hem “çok şefkatli ve kerem sahibi” anlamında Allah’ın bir ismi (et-Tûr 52/28), hem de “itaatkâr” anlamında insanın sıfatı olarak Kur’an’da tekrarlanmıştır. Bir âyette (Abese 80/16), aynı kökten gelen bârr (itaatkâr) kelimesinin çoğulu olan berere meleklerin sıfatı olarak geçmektedir. İki âyette geçen (el-Bakara 2/224; el-Mümtehine 60/8) ve “iyi olma, iyilik yapma” mânasını ifade eden “(en) teberrû” fiili de “birr” kökünden türetilmiştir. Aynı kullanım tarzları hadislerde de yer almıştır.
Bakara sûresinin uzunca bir âyetinde (2/177), bu terimin muhtevasına giren müsbet nitelikler İslâm’ın beş temel itikad konusu (Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman), Allah’ın emir ve rızâsına uygun şekilde malî yardımlarda bulunma, namaz ve zekât ibadetlerini yerine getirme, sözleşmelere riayet etme, en zor ve sıkıntılı zamanlarda bile sabırlı ve metanetli olma şeklinde gösterilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in birçok yerinde görüldüğü gibi bu âyette de yalnızca en başta gelen erdemlerin sıralandığı, dolayısıyla birrin muhtevasının sınırlandırılmadığı düşünülürse birrin iman, ibadet ve ahlâka dair bütün iyi hasletleri kapsayacak genişlikte bir kavram olduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim Fahreddin er-Râzî de bu âyet münasebetiyle birri, “bütün saygılı davranışları (taat) ve insanı Allah’a yaklaştıran hayırlı işleri içine alan bir kelime” şeklinde tarif etmiştir (Mefâtîḥu’l-ġayb, V, 37). Söz konusu âyetin devamında, gerçekten dürüst ve takvâ sahibi olan kişilerin ancak belirtilen hasletleri kazananlar olduğu ifade edilmiştir. “Birr” ve en genel anlamı ile “Allah’a karşı saygılı olma” demek olan takvâ arasındaki bu yakınlık Kur’ân-ı Kerîm’de başka vesilelerle de gösterilmiştir. Yine Bakara sûresinde (2/189), bir örnek olmak üzere, evlere kapıdan girmek yerine arka taraftan girmek gibi ahlâk ve görgü kurallarına aykırı bir davranışın “birr” sayılamayacağı belirtildikten sonra birrin takvâ sahibi insana has bir fazilet olduğu ifade edilmiştir. İki fazilet arasındaki bu yakınlık diğer bir âyette (el-Mâide 5/2), “Birr ve takvâ hususunda yardımlaşınız” ifadesiyle gösterilmiştir. İmam Mâtürîdî bu âyeti tefsir ederken bu iki fazileti, “birr, bütün hayırların en tam şekli, takvâ ise bütün şerlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmamasıdır” şeklinde tarif etmiştir (bk. Teʾvîlât, I, vr. 175b). Mâverdî’ye göre söz konusu âyette birr ve takvâ kelimelerinin yan yana gelmesinin sebebi, bunların birbirini tamamlayan ahlâkî faziletler olmasıdır. Çünkü ona göre birr insanlara karşı iyi olmak ve iyilik yapmaktan doğar ve kişiye insanların sevgi ve hoşnutluğunu kazandırır; Allah’a karşı vecîbelerini yerine getirmekten doğan takvâ fazileti de Allah’ın sevgi ve hoşnutluğunu kazandırır, her iki sevgiyi kazanan insan ise tam mutluluğu yakalamış olur. Mâverdî birr terimini geniş bir şekilde tahlil ettiği Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn adlı eserinde bu erdemi, sosyal hayatın kurulması ve işlemesinin temel şartları arasında saydığı ülfetin bir unsuru olarak görmüştür. Ona göre birr sıla ve ma‘rûf olmak üzere iki şekilde tezâhür eder. Sıla, “karşılık gözetmeksizin mal yardımında bulunmak”, ma‘rûf ise “gerek söz gerekse davranışla insanların iyilik ve mutluluğu, dirlik ve düzenliği için çalışmak” anlamına gelir (Mâverdî, s. 184). Mâverdî bu açıklamasında birrin takvâdan çok ihsan kavramıyla ilgisine ağırlık vermiştir. Esasen Kur’ân-ı Kerîm’de birrin bu mânası üzerinde de önemle durulmuştur (meselâ bk. el-Bakara 2/44; Âl-i İmrân 3/92). Birçok hadiste anne ve babaya karşı iyi ve saygılı davranmanın “birrü’l-vâlideyn” tabiriyle ifade edilmesi de birr ile ihsanın yakınlığını gösterir. Ancak bütün kaynaklarda birr “ihsanın en ileri derecesi” şeklinde açıklanmıştır.
Bakara sûresinin 177. âyetine göre birr doğruluk (sıdk) erdemiyle de yakından ilgilidir. Bu sebeple birre doğruluk mânası verenler olmuşsa da (bk. Râzî, III, 45; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “birr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “brr” md.) bütün sahih kaynaklarda yer alan birr hakkındaki uzunca bir hadis (meselâ bk. Buhârî, “Edeb”, 69; Müslim, “Birr”, 103-105), bu terimin sıdkın eş anlamlısı değil onun bir sonucu olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamber, “Doğruluk birre, birr de cennete ulaştırır” diyerek bu hususa işaret etmiştir. Hadiste ayrıca yalanın bütün kötülüklerin temeli olduğu şeklindeki genel İslâmî telakki de vurgulanmıştır. Bu durumda dürüstlük ve onun sayesinde ulaşılan birr bütün iyilikleri kapsamaktadır. Nitekim Hz. Peygamber başka bir hadiste, “Birr ahlâk güzelliğidir” buyurmuş (Müslim, “Birr”, 14-15; Tirmizî, “Zühd”, 52), burada ve daha başka hadislerinde (meselâ bk. Dârimî, “Büyûʿ”, 2; Müsned, IV, 182, 194, 227, 228) birrin insan vicdanını (nefs, kalp) huzura kavuşturan, ruh dünyasını aydınlatan ve geliştiren her türlü iyilik ve güzellikleri kapsadığını belirtmiştir.
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “birr” md.
Lisânü’l-ʿArab, “brr” md.
Tâcü’l-ʿarûs, “brr” md.
Müsned, I, 8, 384, 405, 432; IV, 182, 194, 227, 228.
Dârimî, “Büyûʿ”, 2, “Riḳāḳ”, 77.
Buhârî, “Edeb”, 69.
Müslim, “Birr”, 14-15, 103-105.
Ebû Dâvûd, “Edeb”, 80.
Tirmizî, “Birr”, 48, “Zühd”, 52.
Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, I, vr. 175b.
Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn, Beyrut 1978, s. 148, 184-185.
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, III, 45-46; V, 37, 39.
Kurtubî, el-Câmiʿ, II, 238.
Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, Ḥüccetullāhi’l-bâliġa, Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-hadîse), II, 120-124.
T. Izutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar (trc. Selâhattin Ayaz), İstanbul 1991, s. 273-278.