https://islamansiklopedisi.org.tr/kandehar
Büyük İskender’in Asya seferi sırasında Persler’in bir satraplık merkezi olan şehir, muhtemelen milâttan önce I. binyıl içerisinde deniz seviyesinden yaklaşık 1000 m. yükseklikte, Tarnak ırmağı havzasında ve Hindistan’ı Kâbil’e bağlayan ana yol üzerinde yer alan stratejik bir noktada kurulmuştur. Kandehar (Kandahar) isminin, tarihte Kâbil ve İndus nehirlerinin yukarı havzalarında hüküm süren Gandhara Hint Krallığı’nın adından geldiği tahmin edilmektedir. Şehir zaman içerisinde birkaç defa yer değiştirmiştir. Surlarla çevrili olduğu anlaşılan eski yerleşim merkezi aslında Kandehar’dan 5 km. kadar güneybatıda bulunmakta ve “Köhne Şehir” (eski şehir) adıyla anılmaktaysa da günümüzde modern şehirle birleşmiş durumdadır.
Müslümanlar, ilk defa Emevîler döneminde Sîstan ve Busta’ya yerleştikten sonra Kandehar’a akınlara başlamışlar ve ardından burayı Abbâd b. Ziyâd kumandasında çetin bir savaş vererek ele geçirmişlerdir (60/680 [?]). Belâzürî, Abbâd’ın, kendisinin Sîstan valiliğinden ayrılmasından sonra elden çıkacak olan şehrin adını Abbâdiye olarak değiştirdiğini söyler (Fütûh, s. 632). Kaynaklarda, Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr zamanında (754-775) Sind Valisi Hişâm b. Amr et-Tağlibî’nin Kandehar’a akınlar düzenlediği belirtiliyorsa da Kandehar adıyla geniş anlamda bölgenin, özellikle de Ravalpindi civarında, daha sonra Hindûşâhîler’in merkezi olan Vayhand’ın (bugünkü Und) kastedildiği sanılmaktadır (EI2 [İng.], IV, 536).
IX. yüzyılda Saffârîler’in, X. yüzyılda Gazneliler’in hâkimiyetine giren ve XIII. yüzyılda Moğol saldırısına uğrayan Kandehar, 680’de (1281) İlhanlılar’ın vasalı Herat hâkimi Şemseddin Kert’in eline geçti. 785’te (1383) Timur tarafından zaptedilerek torunu Pîr Muhammed’e verilen şehir 821’de (1418) Şâhruh’un, XV. yüzyılın sonlarında yine Timur’un torunlarından Herat hâkimi Hüseyin Baykara’nın mülkü oldu; ancak Baykara’nın Kandehar valisi Zünnûn Argun bölgede bağımsızlığını ilân etmek için harekete geçti ve Kandehar’ı kendisine merkez yaptı. Bu durumu fırsat bilen Bâbürlü Devleti’nin kurucusu Bâbür, Argunlular’ın üzerine yürüyerek uzun bir mücadeleden sonra 928’de (1522) şehri zaptetti. Bâbür’ün ölümünün ardından oğulları Kâmrân Mirza ile Hümâyun arasındaki taht kavgasında şehir Safevîler’in yardımıyla Hümâyun’un eline geçtiyse de bundan sonra birkaç defa Bâbürlüler’le Safevîler arasında el değiştirdi. Nihayet 1058’de (1648) Safevîler tamamen şehre hâkim oldular ve 1121’e (1709) kadar hâkimiyetlerini sürdürdüler. Bu tarihte bölgede yaşayan Afgan kökenli Galzayîler Safevîler’e karşı ayaklanarak Kandehar’ı aldılar ve burada bağımsızlıklarını ilân ettiler. Şehir 1150’de (1738) Afşarlı Nâdir Şah tarafından ele geçirildikten sonra tahrip edilerek eski yerinin güneydoğusunda Nâdirâbâd ismiyle yeniden kuruldu; ancak bu isim Nâdir Şah’ın ölümünün ardından unutuldu. Nâdir Şah’tan sonra Kandehar’a hâkim olan Ahmed Şah Dürrânî de eski şehrin doğusunda Ahmedşâhî adını verdiği surlarla çevrili bir şehir kurdu. Birinci İngiliz-Afgan savaşında (1839-1842) İngilizler tarafından işgal edilen Kandehar kısa bir süre Şîr Ali Han’ın yönetimindeki Afgan Krallığı’nın merkezi oldu. İkinci İngiliz-Afgan savaşında (1878-1880), İngilizler’in ülkeyi tekrar işgal etmesi üzerine Şîr Ali Han’ın Ruslar’a sığınmasından sonra tahta çıkan Abdurrahman Han zamanında İngilizler Afganistan-Hindistan sınırını tesbit ederken Kandehar’ı Afganistan’da bıraktılar. XX. yüzyılda da stratejik önemini koruyan şehir, 1979’da başlayan Rus işgali döneminde Ruslar’ın ordu kumandanlık merkezlerinden biri haline getirildi ve büyük çarpışmalara sahne oldu; zaman zaman da mücahidlerle Ruslar arasında el değiştirdi. 11 Eylül 2001 tarihinde Washington ve New York kentlerine yapılan terörist saldırısının ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin 7 Ekim 2001’de Afganistan’a karşı başlattığı askerî harekât sırasında diğer bazı şehirlerle birlikte Kandehar da ağır bombardımana mâruz kaldı.
Kandehar’ın bugünkü nüfusu 330.000 civarındadır ve bunun büyük çoğunluğunu Peştular oluşturur. 1979’da 178.000 olan nüfusun artmasında Rus işgalinden beri devamlı surette savaş hali yaşanan Afganistan’daki mülteci sorununun da payı vardır. Kâbil’den sonra ikinci büyük şehir olan Kandehar özellikle ulaşım bağlantıları sebebiyle ülkenin en önemli ticaret merkezidir. Şehirde bir milletlerarası havaalanı ile (1970) bir teknik kolej bulunmaktadır. Buradaki mimari eserlerin en tanınmışı Ahmed Şah Dürrânî’nin türbesidir.
BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 632.
A. J. Toynbee, Between Oxus and Jumna, London 1961, s. 19-21, 59-63.
C. Masson, Narrative of Various Journeys in Balochistan, Afghanistan and the Panjab, London 1974, s. 276-296.
A. McNicoll – W. Ball, Excavations at Kandahar 1974 and 1975, Oxford 1996, bk. İndeks.
S. K. Banerji, “The Capture of Qandahar by Humāyūn”, Journal of United Provinces Historical Society, sy. 131, Calcutta 1940, s. 39-50.
P. Bernard, “Un problème de toponymie antique dans l’Asie Centrale: Les noms anciens de Qandahar”, SIr., III/2 (1974), s. 171-185.
D. Whitehouse, “Excavations at Kandahar, 1974. First Interim Report”, Afghan Studies, I, Oxford 1978, s. 9-39.
M. Longworth Dames, “Kandehâr”, İA, VI, 152-154.
C. E. Bosworth, “Ḳandahār”, EI2 (İng.), IV, 535-538.
Mehmet Saray, “Afganistan”, DİA, I, 405.
Abdülkerim Özaydın, “Argun”, a.e., III, 357.